18 Aralık 2012 Salı



Yerel Seçimlere doğru CHP

Yirmi küsur yıldır CHP ne Yalova’da, ne de Türkiye’de yerel seçimlerde elle tutulur bir başarı gösteremedi. Bu olumsuz tablonun tek bir nedenini gösteremeyiz elbet. Genel Merkezde belirlenen politikaların, genel başkanın tutum ve davranış biçimi yerele de yansımakta idi.

Bundan önceki genel başkanın hizipçi ve dar yelpazedeki siyasi anlayışı cazibe yaratamamıştı. İktidar olma hevesi zaten yoktu. Bu durum met-cezir olayı gibi azıcık kabarıp, geri çekiliyordu. Partide genç kadrolara yer verilmedi. Bir nevi sağ partilerin taktik anlayışları kopyalanıyordu.

Yirmi yıldan beri ilk defa CHP hem yerelde ve hem de genelde iktidara yakın gözükmektedir. Tabii ki sağlıklı, dengeli ve akıllı politikalar üretmesi şartıyla.

Nihayet Merkez İlçemiz kongreden bu yana, sekiz ay gibi uzun bir süreden sonra örgüt toplantısını yapabildi. Bu kadar uzun bir süre neden beklediklerini de anlamış değilim. Parti binasının bu tür toplantılara cevap veremeyeceği gerekçesiyle, Bursa yolu üzerinde bulunan Fatih Düğün salonunu tutmuşlar. Yer biraz uzak olmakla beraber fena da olmamıştı.

Toplantıya katılım fena değildi. Katılanların ezici çoğunluğu, dörtte üç oranında ilçe ve il kongrelerini kaybeden kanada aitti. Birlik beraberlik söylemlerinin  gölgesinde, önümüzdeki yerel seçimlerde adayların nasıl belirleneceği konusu damgasını vurdu. Yönetim Kurulunun tavrı tekrar eskisi gibi merkez yoklamasıyla adayların belirlenmesiydi. Çoğunlukta olan muhalif kanadın tavrı da tüm üyelerin oy kullanacağı sandığın konmasıydı. Durum böyle olunca, uzun süredir toplantının olmaması nedeniyle gündemin yoğunluğu toplantı süresini biraz uzattı. Toplantının bitiminden hemen sonra bir iki kişinin densiz kabadayı tavırları, güzel geçen toplantıya hafif bir gölge düşürdü.

Siyaset akla, mantığa dayanan uzun soluklu bir iştir. Bu sürecin içinde özveri, irade ve sabır gerektirir. Gücünü örgütünün tabanından almayan hiçbir siyasetin başarı sağlaması mümkün değildir. Hele parti içi demokrasiye önem veren CHP de hiç olmamalıdır. Üç dört dönemdir CHP de yerel yönetim adaylarının belirlenmesi, kapalı kapılar arkasında akil adamlar sıfatıyla birkaç kişinin verdiği kararlarla saptanıyordu ve seçmene dayatılıyordu. Doğaldır ki bir iki kişinin dudakları arasındaki kararlar tabanda hoşnutsuzluk ve huzursuzluklar yaratıyordu. Adamın adamı olmak ön plana çıkıyordu. Bu tablo da partiye başarı getiremiyordu. Küskünlükler partide heyecan yaratamıyordu. Bildiğim kadarıyla parti tüzüğünde böyle akil adamlar her şeyi belirler diye bir niteleme yoktur. Durum böyle olunca da, beraberinde biat ve vesayet kültürü yerleşerek, bir iki kişinin hakimiyeti ön plana çıkmış olacak. Ama artık bu tür politikaların yarar yerine zarar getirdiği gün gibi ortalıkta. Örgütüne güvenmeyen bir yönetimin başarı sağlaması mümkün değildir.Örgütüne güvenen, sesine kulak veren, örgütünü sayan bir yönetim kesinlikle başarılara imza atar. Kendilerine güvenen, yeterli gören partililer aday adaylıklarını açıklarlar, ki kanımca CHP de her üye, her türlü göreve layiktir. Sandık konur, sıralamada kimler çıkarsa, küskünlük, kavga, dalaşı olmadan sırasını saygıyla kabul eder ve birlik beraberlik içinde seçime gidilir.

Aklıma gelmişken şu tüzüğümüzün 12. maddesine göre Merkez İlçe Kongresine az bir süre kala 135 civarında yetenekli, becerikli, sevilen, alanlarında uzman sayılacak kişiler bir çırpıda üye kaydedildiler. Dilerim hepsi sosyal demokrat ve CHP ilkelerine sadıktırlar. Bildiğim kadarıyla bazılarının kayıt formlarında bazı usulsüzlükler tespit edilmiş ve Genel Merkeze iletilmiştir. Akıbeti ne olur bilemeyiz. Gerçekten bu yeni sıra dışı üyelerimiz tüzüğün o maddesinin ruhuna uygunlarsa seçimlerde kesinlikle tulum çıkarırız. Her ne hikmetse örgüt toplantısında tanışmak için birine bile rastlayamadım. Bırakın bir ilçede bu maddeye dayalı üye kaydetmeyi, Genel Merkezde bunu bir ayda sağlasın, kesin genel seçimlerde iktidarız.


16 Aralık 2012 Pazar



gökyüzü yıldızsız

gökyüzü bir avuç yıldızsız
yeryüzü bir karış
silivri telörgüleri soğuk
yurdumun güzel insanları
on değil yüz değil sayıları
yok olan değerlere yazık
suç olan duyarlılık
suç olmayan aşağılık
gökyüzü barut
yeryüzü fıçı gibi
doğmak mı şans
doğmamak mı
doğup da onursuz
yoksa onurluca acılar çekmek mi
sevdaların yüzüne sürgün
yüzleri saklanmış güzel insanlar
zulümün hainin elinde
kanar mı yürek
acır mı onur
gelip burada görmek varmış onları
insana yapılan ihaneti
gökyüzü bir avuç yıldızsız
yeryüzü bir karış karanlık
telörgüleri soğuk silivri’nin
haktan hukuktan uzak




SİLİVRİ İSYANI !..

Geceden düştük Silivri yollarına akın akın, kol kol. Haksızlığı, hukuksusluğu, zulümü protesto etmek için. Onurumuz için, insanlık için. Yıllardır haksız yere birkaç suçlunun yanına, yüzlerce suçlarının ne olduğu dahi bilinmeyen bilim insanlarını, gazetecileri ve yurtsever askerleri beş yıla varan bir süre zarfında, tutukluluk adı altında, adeta öç alınırcasına, özgürlükleri gasp edilip, yargısız infazlara maruz bırakılmışlardır.

 ADD Yalova Şubesi iki otobüs kaldırdı bu gidiş için. CHP, İşçi Partisi ve birçok insan özel araçlarıyla yollara düştüler. Sabahın erken saatinde Silivri zindanları alanına vardığımızda yurdun dört bir yanından akın akın insanlar geliyordu. Öğlene doğru on binlerce insan sele dönüştü.  Ucu bucağı görünmez binlerce otobüs ve özel araçlar kilometrelerce konvoylar oluşturdu. İçlerinde engelli, hamile, hasta, yaşlı ve bebekleriyle gelen duyarlı insanlar hak, hukuk isteyen naraları ortalığı çınlatıyordu.

Bu duyarlı insanların oluşturduğu tablo karşısında umutlanmamak, heyecanlanmamak ne mümkün. İşte ülkemizin insanına gecikmiş de olsa yakışan duyarlılık ve zulüme karşı mağdurun, haklının yanında yer almak…

29 Ekim’de Ankara’dan doğan ve on Kasım’la devam eden güneşin ışıklarını ve ısısını daha gür ve coşkulu olarak Silivri’de gördüm. Güneş doğmuştur artık. Onu balçıkla sıvamaya kimsenin gücü yetmeyecektir. İnsanlardaki kararsızlık, ürkeklik ve vurdumduymazlık, yerini azim, karar ve iradeye, yeter artık demeye bırakıyordu. Onlarca yıldır adeta üzerlerine yapışmış ölü toprağı silkeleyip, atmaya kararlı. Bu Zulüm, baskı ve işkence artık bitmeli diyor bu yurdun insanları.

Dilerim hukuk adına karar verecek bu davanın yargıçları, gecikmiş de olsa adil bir karar verip, adaleti sağlayacaklardır. Ve yine dilerim ki, iktidar mensupları baskı yöntemlerine baş vurmadan, Adaletin, hak ve hukukun sağlanmasına, acıların bir nedbe olsun dinmesine yardımcı olurlar. Unutulmamalıdır ki adalet, hak ve hukuk her kese lazımdır.

Bir önerimle yazımı noktalamak istiyorum. Yasayla kaldırılmış bu Özel Mahkemelerin her türlü yetkilerini bağımsız mahkemelere devredip, Silivri’deki o devasa yerleşke alanına bir Üniversite inşa ettirmektir. Böylelikle orada çekilen acılar bir nedbe olsun hafiflemiş olur.

3 Aralık 2012 Pazartesi


                   ÖLÜ TOPRAK

Toprağın ölüsü olmaz elbet. Toprağın cinsleri vardır. Killi toprak, milli toprak v.s. Benim bahsedeceğim mecazi topraktır. Olup bitenlere umursamayan, dünya yansa oralı olmayan, bir nevi efsunlanan, uyuşturulup, uyutulan kişilere, daha doğrusu toplamlar için söylenen bir deyimdir.

Bizim toplumumuz yirmi, otuz yıldır adeta üstüne ölü toprak serpilmiştir. 1980 darbesiyle depolitize edilen, üstünden adeta silindir geçirilen bir hale getirildi. Son on yıldır da inanç afyonu eklenince, bir nevi rayından çıkmış, kime, neye hizmet ettiğini bilmeden, bilinçsiz ve şuursuz akıntılara kapıldı. Yok olan ulus bilincinin yanı sıra, hızla dibi oyulan kapital düzen, yabancıların eline geçen yerli sermaye ve sonucunda yoksullaşan halk ve işsizler ordusu. Bununla kalmayıp, rejimin alt yapısıyla da oynanıp, cumhuriyetin tüm kazanımlarına saldırılıp, kaleler bir bir ele geçirildi. Aydın ve duyarlı kesimde umutlar bir bir azalıp erime yoluna girdi. Faşizmin ve dine yayalı diktatöryanın ayak sesleri kulaklarımızı tırmalarken, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dönüm noktası oldu. Ardından 10 Kasım Atayı anma gününde inadına milyonların Anıtkabir’e koşması, diriliş ve ulusta uyanış gününü başlattı.

25.11.2012 günü ADD Yalova şubesi kongresi oldu. Üyelerin gösterdiği ilgi beni heyecanlandırdı. Bu ilgiye yılardır hasrettik. Salon, koridor tıklım tıklımdı. Bundan on- on beş sene önceki ilgi ve heyecana dönüşmüştü tekrar. Uzak değil, daha geçen sene yapılan kongrede yönetime girecek kişileri zar zor bulmuştuk. Evet üstümüzden ölü toprağı silkeliyoruz artık. Onlarca yıldır uyutulan, aldatılan, önlerine başka yapay ve çağ dışı yollar dayatılan bu millet gerçeği görmeye başladı artık. Kurtuluş yolunun çağdaşlık, demokrasi, laiklik ve Mustafa Kemal ışığının olduğunu anlaşıldı sonunda.